Karanlık Mod
Image
Logo
Çağımızın Tabusu Futbol

Çağımızın Tabusu Futbol

Futbol nedir, ne değildir? nerede, ne zaman ve nasıl doğmuştur? geçirdiği merhaleler nelerdir? vs. şeklindeki sorulara verilecek cevaplar, Aylık ve Akademya Dergilerinde yayınlanmış yazılarımızdan takip edilebilir. Burada kısaca değinmek istediğimiz mesele, geçtiğimiz hafta kamuoyuna malolan “futbol ve başörtüsü” mevzuunda olacaktır.

Futbol ve başörtüsü… Bu iki kavramın bir arada zikredilmesi ne kadar da çirkin; öyle değil mi! Kızların futbol oynamasını geçtik, şimdi sıra onların futbol oyununda başörtüsü takıp takamayacağı meselesine geldi. Erkeklerimizin durumu içler acısı olmakla birlikte, kızlarımızı önce ne hâle getirdiler ve şimdi de ne hâle sokmak istemektedirler! Burada bizim kabahatimiz ve vebalimizi açılmamış bir sayfa olarak bir kenara bırakıyorum.

Dünyanın bir ucunda kaybolan bir koyunun hesabının kendinden sorulacağı şuuruyla hareket eden sahici bir insan/müslümanın yaşadığı o üstün hâl nerede, bizimkisi nerede? Sayın Defne Bayrak’ın Baran’ın 8. sayısında çıkan “İşte Mu’tasım Sana Geldi!” yazısındaki o kadının feryadı ve bu feryada cevap veren sahici insan soyu Mu’tasım’ın hassasiyeti nerede, bizimkisi nerede? Bir spor-futbol yazısında bütün bunları mevzu etmenin âlemi ne? diye sormayın sakın. Çünkü sözkonusu mesele, inkârı kabil olmayan bir kültür ve medeniyet, diğer bir ifadeyle de bir ruh ve fikir meselesidir. Bilmek gerekir ki, hiçbir mesele, ruh ve fikir zaviyesinden vüzuha kavuşturulmadan tam olarak halledilemez.

 

Peşinen söyleyelim ki, hâlihazırdaki spor dünyası, modern dünya diye tabir edilen Hiristiyan-Yahudi Batı medeniyetinin fikir ve yaşayışı istikametinde şekillenen bir spor anlayışının, yâni modern spor ahlâkının hegemonyası altındadır. Sportif faaliyet veya oyunlardaki tüm esas, usûl ve kurallar, modern sporun teşekkülüne zemin hazırlayan Batı medeniyetinin fikir ve yaşayışına göre oluşturulmuştur. Uluslararası tüm sportif faaliyetlerde, dolayısıyla da uluslar arası sportif faaliyetlere katılabilmenin ön şartı hâlinde vücut bulan tüm “milli” diye tabir edilen ulusal sportif faaliyetlerde, sadece ve sadece modern spor ahlâkının vaz’ettiği sportif oyun, esas, usûl ve kurallar işletilmektedir. Sözkonusu kuralların İslamî bir hassasiyete çanak tutması elbetteki beklenemez. Buna rağmen hâlâ, sanki absürt bir şey yapılmış gibi, “FIFA’dan haçlı kafası”, diye bir serzenişte bulunmanın âlemi ne? FIFA, yâni Uluslar arası Futbol Federasyonları Birliği Yönetim Kurulu, sahada başörtüsü takmanın yasak olduğunu açıklaması ben müslümanım diyen hiç kimseyi şaşırtmasın, üzmesin, ye’se düşürmesin. FIFA’dan bundan başka, yani lehte bir karar çıkması da hiç kimseyi sevindirmesin. “Parça bütünün habercisidir”, hakikati zaviyesinden bakıldığında, “dik durun, karşınızda leşler var!” sözü her zaman ve zeminde geçerlidir. Kültürlerarası çatışma derinleştikçe, yâni doğu ile batı arasındaki kültürel uçurum netleştikçe, “iğdiş edilmiş beyinler” tasfiye edilip “yeni nizam ve yeni insan” soyu meydanları doldurdukça, batı dünyası daha bir tutucu olacak ve kendi kabuğuna doğru çekilmese de, itilmeye zorlanacaktır. “Üzerinde güneş batmayan medeniyet”in sittin sene güneşi göremeyecek bir şekilde yaşamaya mahkum edildiğini görmek müslümanlar için ne büyük bir zevk!

 

Adı geçen mezkur medeniyetin İngiliz ortaklı olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Modern sporun, dolayısıyla da modern futbolun menşeinin de İngiltere olduğu dikkate alınacak olunursa, -ki İngiltere’nin katıksız bir İslâm düşmanı olduğu hepimizin malumudur-, futbolda başörtüsüne yasak getirmek anlaşılmaz olmaktan çıkar. Kâfir kâfirliğini yapacak; fakat bu arada müslümanlar da “derin ve gerçek müslüman” olmanın/olabilmenin çaresine baksınlar. Kâfirlerin organizasyonlarına kendilerini dahil ederek İslâm’ın izzet ve şerefine halel getirmesinler.

 

Yazı başlığımızı “çağımızın tabusu futbol” koyduk. Bu tabir Üstad Necip Fazıl’a aittir. Futbolun “çağımızın tabusu” olduğu gerçeği, Batılılar tarafından da kabul edilmektedir. Meselâ Charles Blondel, futbolu bir “tanrı” olarak vasıflandırır. Başörtüsü mevzuunda da bunu teyid etmek pekâla mümkün olmuştur. Yönetim Kurulu üyesi ve aynı zamanda İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı olan Brian Barwick, aynen şöyle der:

 

“Futbolda 4. kuralda kullanılacak malzemeler belirtilmiştir. Elbette insanların inanışları hakkında duyarlı olmak gerekir ancak, yıkılamayacak bazı kurallar vardır.”

 

Yukarıda “yıkılamayacak bazı kurallar vardır”, derken ne demek istenmiştir? Evet; bizce de “yıkılamayacak bazı kurallar” vardır ve bu kurallar, iki üç kâfirin bir araya gelerek oluşturdukları bilumum sportif kurallar değil, tek kelimeyle, Allah tarafından peygamberler vasıtasıyla vaz’edilen din kurallarıdır. Spor bir din mi ki yıkılamayacak, değiştirilemeyecek kuralları olsun! Sporun bir din değil, dinin emrinde kullanılan, kullanılması gereken bir alet olduğu ve kuralları yer ve zamana göre değiştirilebilir bir nitelik taşıdığı herkes tarafından pek yakında görülecektir. Büyük Doğu-İBDA anlayış sisteminin varlığı buna en büyük delildir.

Yorum / YANIT